Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu yeni hükümeti kurmakla görevlendirmesiyle süreç başladı. Yeni koalisyon süreci ülkemize hayırlar getirsin. Görevi aldıktan sonra ayağının tozuyla Avrupa’nın bu yüzyılda tanık olduğu en büyük vahşetlerden birinin yıldönümüne katılan Davutoğlu, Bosna Hersek’ten tüm dünyaya anlamlı mesajlar verdi. Gerçekten de Srebrenitsa katliamı öncelikle Avrupa’nın akabinde de tüm dünyanın gözleri önünde işlenmiş, insanlık tarihinde derin ve kanlı izler bırakmıştı. Bu bakımdan koalisyon sürecine, ümmet boyutunun derinliklerine dikkat çekerek başlayan Davutoğlu’nu kutlamak gerek. Cumhurbaşkanı’ndan görevi aldıktan sonra en ana meselemiz ümmet şuuruna temas etmemek yeni koalisyon süreci adına bir nakısa olarak kabul edilebilirdi. Şimdi siz tam tersini düşünün ve hep beraber şükredelim. Diyebiliriz ki yeni koalisyon sürecine ümmet şuuru tüm müslümanları birlik ve beraberlik potasında eritme duygusu damgasını vuracaktır biiznillah.
Bu duygu ve düşünceyle yola çıkan Davutoğlu, ilk ziyaretini Cumhuriyet Halk Partisi’ne yaptı. Görüşmenin akabinde yapılan açıklamalara göre AK Parti ile CHP arasındaki müzakereler, karşılıklı iyi niyet tezahürleriyle gerçekleşti. Bundan sonraki müzakerelerde teknik detaylara ve ayrıntılara girilebilecek. Ne var ki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir süredir birbiriyle çelişen açıklamaları ciddi sıkıntılar oluşturabilecek gibi görünmektedir. Hele hele seçim akşamı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Prof Dr. Haluk Koç tarafından dile getirilen “seçim sonuçlarına göre mecliste %60lık bir blok oluşmuştur” sözü hazin bir şekilde blöf olmaktan öteye geçememiştir. Daha sonraki günlerde Kılıçdaroğlu’nun Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye yönelik “önce siz başbakan olun” sözü maalesef Bahçeli tarafından “sen kimin koltuk tedarikçisisin” diye nitelendirilmiştir. Aynı Kılıçdaroğlu’nun nezaket kurallarıyla pek örtüşmeyen abuk-sabuk teklifleri hala gündemdedir.
Bugün sürecin ikinci ayak günüydü. Başbakan Sayın Davutoğlu ikinci görüşmesi için Milliyetçi Hareket Partisi’nin kapısını çaldı. Görüşme sonrasında yapılan açıklamada MHP liderinin yine herkesi şaşırttığı görüldü. Zat-ı âlileri hükümete katılamama kararını tevcih etmişler Başbakan’a. Kamuoyunda şaşkınlığa sebep olan bu görüşün arka planında bazı sıkıntıların ya da AK Parti’ye karşı hazırlanan bir tuzağın varlığını hissediyorum. Sayın Bahçeli’nin zaman zaman efkâr-ı umumiyeyi ters köşe pozisyonuna düşürdüğünü biliyoruz. Acaba Bahçeli yeni bir kumpas peşindeler mi? Bunu anlamak sanırım uzun sürmez.
Diğer taraftan parti içine karşı oldukça otoriter ve sert davranışlar sergileyen Bahçeli, dışarıdan bakanlar için her an parti içi bir tepkimeyle yüz yüze gelebilecekmiş gibi görünmektedir. Son haftalarda yaşanan iki olay Milliyetçi Hareket Partisi’ne hariçten bakanlara böyle bir beklenti izlenimi vermektedir.
Görünen o ki Cumhuriyet Halk Partisi’ni özellikle dış sermaye ve dış mihraklı olaylar iç sermayeyle birlikte AK Parti ile bir koalisyon sürecine zorlamaktadır. Eğer bir CHP-AK Parti koalisyonu gerçekleşecekse bunun Türkiye Cumhuriyeti’ne olumlu bir katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Uluslararası güçlerin yönlendirmesiyle vücut bulacak bir koalisyon hükümeti her halükârda bağımsız hareket edemeyecek ve küresel güçlerin manipüle ettiği bir iktidar olacaktır.
Buna karşın Sayın Bahçeli’nin şahsından kaynaklanan bir oyunla AK Parti’yi MHP’nin kucağına oturtacak bir gelişmenin yaşanabileceğini düşünüyorum. Zannımca Bahçeli şunu yapmak istiyor:
Önce AK-Parti, CHP ile koalisyona zorlanacak. Fakat bu zorlama AK Parti’nin derinliklerindeki milli dinamikler sayesinde başarısızlığa uğratılacak ve sıra AK Parti-MHP koalisyonuna gelecektir. İşte, kurt politikacı Bahçeli’nin organize ettiği plan bu esnada devreye girecek, MHP’nin dayatmaları sonuna kadar AK Parti’ye kabul ettirilecek ve bir AK Parti-MHP koalisyonu kurulabilecektir.
Üçüncü sıradaki terör örgütü destekli partiyi şahsen bir parti olarak görmüyor ve ona hiç değinmeden yazımı sonlandırıyorum.