MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

HAÇLININ HİLALE GAREZİ

27 Temmuz 2025 Pazar 18:01

Bir İ.Oğlu peydah ettiler bu milletin başına. İşe önce soyadını değiştirmekle başladılar. Soyad olarak "İmamoğlu" ismi durum ve pozisyona uygun gelmişti. Konjoktörel bir isimdi çünkü. Derin akıl biliyordu sanki bu milletin uyanacağını ve dini bütün bir liderin etrafında kenetleneceğini... Sonra içinde neşv-ü neva olacağı İslam sosuna bulandırılmış bir de cemaatinin varlığı gerekliydi. Aynı usullerle peydah ettikleri bir cemaati de vardı artık. Bildiğimiz şu FETÖ şarlatanı işte ... Gazetesinde yazı yazıyordu, TV'sinin spikeriydi.  Her şey kılıfına uydurulmuştu ve planlar işliyordu sinsi sinsi ve her şey gizliydi ama olanlar ne hikmetse milletin gözünün önünde oluyordu.

Beyinler o kadar yıkanmıştı ki bir kısım halk, hükümetin icraatlarına kör; diğer taraftan bir yalana kanacak kadar aptal hale getirilmişti. Seçim vaatlerindeki afakilik kimsenin umrunda değildi. Çünkü algılarla oynayan kirli ve bir o kadar derin bir akıl zihin bulandırma savaşını veriyordu. Bu savaş öyle ilerliyordu ki eli arkasında yürürken ayaklarıyla Fatih Sultan Atamızın türbesine tekme indirircesine yaptığı küstahça hareketin bile ne manaya geldiğini çoğumuz anlayamıyorduk. Makaryos'un heykelini bile Pay-ı tahtımda rahatlıkla dikebiliyordu. Koltuğa otururken de kimse yerine getirmediği vaatlerinin hesabını sormuyordu. Vermediği hizmetten rahatsız olunmuyordu. Millet adına dış ülkelerden çekilen kredilerin hizmete sunuşulmayışının derdine girilmiyordu... Çünkü bu bir savaştı. Her hileye başvuruluyordu.

Hilenin gücü o kadar etkiliydi ki adamın diplamasındaki sahtekarlığı bile farkedilmiyordu. Hırsızlığı görülmüyordu. Zihni iğdiş edilmiş bir kitle mankurtlaştırılmıştı.

Çalınan paralarla siyaset yaptığı Parti'nin kongresini de çalıyordu. Parti'nin başına getirdiği kişiyi kukla gibi oynatıyordu. Hapsi boylasa da kuklası sahnedeydi.

Hapiste verdiği direktiflerle kuklasının, dışarıdan aldığı sufleleri mecz ederek toplumu kaosa sürüklemesi kaybedilen büyük bir cephenin rüvanşı gibiydi. Bir Haçlı oyunu ve baskısı vardı orta yerde... 

Haliyle bu adamla  bize yapılmak istenen Haçlı saldırının bir hazırlığıydı.

Bir adım ötesi kanlı bir savaştı.

Çünkü Haç'ın Hilal'e tahammülü kalmamıştı.

Genelde İslam aleminde özelde de ülkemizde olup bitenlere bu zaviyeden bakılmazsa yaşanan hadiselerin sebebi sıradanlaşmış siyasi bir çekişmenin sonucu zannedilebilir. Bu zan galip olunca da oyunun perde arkası kimsenin umurunda olmaz; millet sadece sahnedeki oyunun akışıyla ilgilenir. Dramsa konusu oyunun, ağlar bulur kendisini vatandaş, yok izlediği komedi türüyse kahkahalara boğulur. Ağlaması da gülmesi de o an içindir. Tiyatro bitip evlerinin yolunu tuttular mı hayatlarının asıl meselesiyle başbaşa kalırlar. O zaman da atına binen Üsküdar'ı çoktan geçmiş olur.

Bize izlettirilen komedi oyunlarının perde arkasında bize karşı yapılacak savaşın planlarını nedense aklımıza getirmeyiz. Sahte de olsa gülüşlerimiz, verdiği anlık zevklerimizin kesintiye uğramasına gönlümüz asla razı olmayacağı için gerçekleri haykıranları komploculukla itham ederiz. İçine daldığımız rüyanın keyfini sürdürürken bizi uyandırmaya çalışanlara höykürür dururuz.

Bu ümmet yıllardır uyutulmaya, uyumayanlar da güldürülmeye çalışıldı.

Uyutanlar bilerek yapıyordu bunu. Kin ve garezleri çok büyüktü çünkü. Bölüp parçaladıkları İslam aleminin zerresini bile istemiyorlardı yer yüzünde. Hatta  Yahudi ve Hristiyanlıktan kaynaklı kendi aralarındaki düşmanlıklarını bile bir tarafa bırakıp biz Müslümanlara karşı adeta bir cephe oluşturmuşlardı. Bir savaş başlattılar; adına da soğuk savaş dediler. Soğuk havalarda mecbur kalınmadıkça  dışarıya kim niçin çıkıversindi?

Mesele savaş olunca da her yolu deniyorlardı.

Bu da gösteriyor ki müslümanların uyanışı bunları bir hayli telaşlandırmışa benziyor; benziyor oluşun da ötesinde korku iliklerine kadar işlemiş durumda.

Uyanışın fitilini  bin yıl dünyayı idare eden kadim bir kültürün milleti yakınca tüm saldırı planları Türk milletine yönelik yapılır oldu.

Batı'nın can vermekte olan kokuşmuş, tek dişilik canice medeniyeti, yok oluşun sınırına geldiği şu yüzyılımızda, tarihin derinliklerine kök salmış ve adaletiyle maruf medeniyetin yeniden filizlenen gövdesi Haçlı ruhunda onulmaz yaralar açmıştır.

Dürzilere bu zaviyeden bakılmazsa oyuna gelinmiş olur.

Şu güzelim memleketimde orman yangınları da bu hesabın bir sonucu.

Siyonizm'in Arz-ı Mev'ud safsatası ile Hristiyanların beklenen Mesih masalları Batıyı, müslüman toplumun önünü kesecek mahiyeti haiz yüzyılımızın Haçlı ordusu adı altında bir araya getirdiği şu yaşadığımız dünya, belki de üçüncü bir dünya savaşına sahne olacak.

İç cephemizi güçlendirme adına attığımız her adım Haçlı zihniyetine indirdiğimiz birer darbe mesabesinde olduğundan içimizde kimin rahatsız olduğunu iyi görmemiz gerekir.

İslam ümmetine liderlik edecek şu Türk milletini durdurmaya yeltenen dahili ve harici bedhahların kim olduğundan gafil olma lüksümüz yoktur.

Eften püften meselelerle birliğimizin bozulmasına asla fırsat vermeyelim.

Fasıkın getirdiği habere balıklama dalıp kabul etmenin müslümanca bir davranış olmadığını bilmemiz gerekir.

Mustafa Salim
27 Temmuz 2925, Ankara.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Tahir
Yorumunuz onay bekliyor ...
Hamza ÇELİK
Yorumunuz onay bekliyor ...
Süleyman
Yorumunuz onay bekliyor ...