MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

YAKILAN BİNLERCE FİDANIN YARASINA ÇEKÜD’ÜN MERHEM OLAN BİR FİDANI: GELECEĞİN YEŞEREN UMUDU

01 Ağustos 2025 Cuma 18:27

Çevre Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKÜD)’ün düzenlediği “Dikili Ağacım Var” etkinliği kapsamında bizden habersiz adımıza katılımın olduğunu Derneğin,“Sayın Mustafa Salim, Osman Salim tarafından adınıza hediye edilen 1 adet fidan Ankara Pursaklar Çam Ağaçlandırma Sahasına dikilmiştir. Fidanlarınızın umutlarınızla beraber yeşerip büyümesini dileriz” teşekkür mahiyetini haiz bildirimini okuduğumda öğrenmiş oldum ve bu da beni ziyadesiyle mesrur eyledi. Umudumla fidanım zaten büyümüştü. Bu meyvesiydi, umudumun kendisinde yeşerdiği fidanım oğlum Osman’ın.

Fidanlarımızın yakıldığı bir zaman dilimini yaşarken beride yetiştirdiğimiz fidanlarımız fidan dikme derdinde. Böyle tezatların yaşandığı bir coğrafyada işimiz hayli zor olsa gerek.

Bir taraftan “Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin” Peygamber telkiniyle yetişen bir nesil, diğer taraftan “…Kullarına Allah’ın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim…” diye meydan okuyan şeytanın yetiştirdiği bir nesil.

Bir taraftan kendisini dünyayı cennetleştirmeye adayan melekleşmiş bir nesil, diğer taraftan dünyayı cehenneme dönüştürmeye odaklanmış şeytanlaşmış bir nesil.

İşin aslına bakıldığında dünyadaki mücadele bu iki nesil arasında cereyan etmektedir.

Biri yapıcı, diğeri yıkıcı bir nesil.

Biri var etmeye gönüllü munis, diğeri yok etmeye kendisini adamış çılgın bir nesil.

Nasılsanız öyle yönetilirsiniz peygamberi hitabını biz, kavi keyfiyetten kemiyeti yüksek bir neslin inşasını zımnen emir telakki etmekteyiz. İman keyfiyetine göre bir idare sistemi istiyorsak imanlı neslin kemiyetine halel getirecek tüm engelleri aşmada gayret yarışında olmamız gerekir.

Son çeyrek asırda gösterdiğimiz gayretler keyfiyetimizin bir eseri olup idare biçimimize de yansımış durumdadır.

Kısa zamanda çok faydalı işler yapıldı bu memlekette.

Halkıyla bütünleşmiş bir idarenin teşekkülü, yaptığı hizmetlerle rüştünü ıspatlamış olması dosta güven verirken düşmanı çileden çıkarmıştır.

Bir asırlık geçmişimizin heder edildiği yıllarda millete dayatılan batı mefkuresi tağuti sistemin sadece kölelerini yetiştirdi. Vesayeti onur ittihaz edecek derecede satılık beyinler türetildi. Sonra da bu satılıklarla ülkemiz batıya peşkeş çekildi.

Bugün gelinen noktada batının ezberlerini bozan hamlelerimizle dünyada söz sahibi bir ülke konumuna geldik. Bin yıllık geçmişimizin dünyayı yöneten ruhuyla tekrar dünya sahnesine çıkışımızın gücünü imanından alan, kaliteli ve feraseti yüksek bilge bir nesil sayesinde oluşu inkârı kabil olmayan bir gerçeğimizdir.

Bu gerçeğimizle;

Bize karşı kurgulanan tüm oyunlar bozuldu.

İç cephenin güçlendirilmesine varıncaya kadar yerli aklın ürünü olan çabalarla biz çok yollar kat ettik.

İçeride ve dışarıda hamle üstüne hamle yapan duruşumuzla İslam ümmetinin umudu haline geldik.

Bu umuda höykürenler elbette olacaktı ve oldu da.

Güzel Anadolu’mun güzel bağrında kötü niyetlilerin çirkin ellerinden çıkan ateşlerle yanan ormanlarımızın ciğer acısından daha yakıcı manzarası ciğerlerimizi yakarken, ciğeri beş para etmez insan müsveddelerinin bunu siyasi şova dönüştürerek kendi ikballerine mesned yapmaya kalkışmakla sergiledikleri tavırlar yangından daha acı ve yakıcı geldi bu millete.

Elbette sıradan bir hadise değil bu yangın olayları.

İşin içinde dünyayı yöneten deccaliyet zihniyetinin var olduğu gerçeği ıskalanırsa çok şeyi kaybedenlerden oluruz.

Son çeyrek asırda Türk milleti olarak güçlü bir devletin sahibi oluşumuz deccaliyetin tüm ezberlerinin bozulmasına yetmiştir.

Yeni dünya düzeninin temellerinin atıldığı şu çeyrek asırda Türk milletinin idaresinde vesayetten uzak, kendi özünden gelen idarecilerle yönetiliyor olması güçlü oluşunun en büyük sebebi olmuştur. Kölelikten efendiliğe geçişin muştusunu yaşamaktayız. Bir asırlık pragandaları kırarak parçalayışımız birçoklarının uykusunu kaçırmış durumda.

Siyaseten iflas etmiş ve beyni dumura uğramışların fikir üretemediği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bu tür insanların kin ve garezleri kaf dağından daha büyük olur. Haliyle düşmanlıkları çok sinsi olur. Tökezlememizi dört gözle bekleyenler hep bunları olur.

Kin ve garezinden başka bir meziyeti olmayan beyin özürlü bir gazetecinin bu manada sarf ettiği sözler acınacak durumlarını ortaya koysa da bir gerçeğin altını çiziyordu aslında. Milletin iktidarına kin kusan, kiralık beyinli, tasma boyunlu, yaşadığı topluma acıması olmayan, her türden zararını isteyen sözüm ona bir gazeteci hayıflanıyor eskiden ihtilallerle yıktıkları hükümetler döneminin bittiğine.

Kemik beklercesine başını göğe kaldırmış dua eder vaziyetiyle ülkemizin bir doğa afetine maruz kalmasını tüm hücreleriyle temenni eden beyinler var şu her karış toprağında binlerce şehid kanı olan memleketimde.

Milletin seçtiği ve millete hizmet eden adamı aklıyla, fikriyle, makul siyasi bir duruşla engelleyemedikleri için hayıflanıyorlar eski günlerine. Bir deprem, bir sel yahut bir yangın olsa da kurtulsak şu adamdan diye her gün bas bas bağıran his yoksunu binlerce insan var şu coğrafyamda.

6 Şubat Depremi, asrın felaketi diye geçti dünya tarihine. Avuçlarını oğuşturdular sevinçten, hükümet bu işin altında kalır diye. Çılgınlar gibi nara attılar. Ölen binlerce insanın naaşı daha yerdeyken göbek atıp oynadılar. Neden? Milletin bağrından gelen hükümet hükümsüz kalacak diye. Ne yapsalar da gökten kemik yağmıyordu bir türlü.

Kim bunar? Dahili bedhahlardı. Düşmanla işbilirliği içinde olan içimizdeki bizden olmayanlardı.

Bu memlekette deprem oldu, dedikleri olmadı.

Seller durdu, kinleri durmadı.

Şimdi de sıra yangınlara geldi. Yangın da gökten inen kemik gibi olmayınca, kemiği kendileri atıverdi. Bir de baktık yangınlarımız organize işler cinsinden. FETÖ yine baş rollerde. Rüzgarın yönünü bile düşünerek yangın çıkarmadaki gayretleri emir komuta zincirinin nasıl çalıştığını ayan beyan gösteriyordu.

Beklenen fırsat gelivermişti. Hükümet milletin gözünden düşürülecekti. Yangınlara neden müdahale edemiyor diye? Nedense kimse yangının neden çıktığı üzerinde durmuyordu. Neden müdahale edilmiyor diye hükümete yükleniyorlardı. Geçen yıl ABD'de çıkan yangın koca devleti perişan etti. Bunu bile görmezden geliyorlardı.

Eş zamanlı olarak Fransa’da da İspanya’da da yangınlar çıkıyordu.

Peki bu sıradan bir durum muydu?

Fransa, Filistin Devletini tanıyacağını söylüyordu.

İspanya, İsrailli turistleri her yerden kovuyordu.

Türkiye, FETÖ ve PKK gibi İsrail aparatlarını yok ediyordu. Sonra “one munite” diyerek siz çocukları öldürmesini iyi biliyorsunuz diye dünyanın gözü önünde İsrail’i azarlıyordu. Dünya beşten büyüktür diyerek İsrail’in köpekliğini yapan devletleri karalıyordu. Gazze olayında dünyayı İsrail’e karşı çıkmaya zorluyordu. Suriye’de İsrail’in oyunun bozuyordu. Hamas’ı kolluyordu. İsrail’in demir kubbesini yıktırırken kendisine çelik kubbe yapıyordu. Yanisi şu ki Türkiye durdurulmalıydı. Bunun için de deprem ve sel felaketini doğuramayacaklarına göre yangın en kestirme yoldu. Bir şekilde Türk milleti desteğini çekmeliydi Erdoğan’dan.

Çok dikkatli olmalıyız. Kimin kimlerle işbirliği yaptığına doğru yerden bakmalıyız.

İsrail’in yeni dünya düzeninde Arz-ı Mev’ud safsatası canlı bir mefkure olarak durduğu müddetçe düşmanımızın uyumayacağı kesindir.

Bugün basında çok güçlü bir batı cephesi var karşımızda. Algı operasyonları tüm hızıyla devam ediyor. O sebeple güçlü devletimiz güçsüz gösterilecek. Ekonomimizle oynanacak. Hükümet başarısız gösterilmeye çalışılacak. Dertleri Erdoğan değil, Erdoğan’ın mefkuresi. Biliyoruz ki Erdoğan, İslam mefkuresiyle yoluna devam eden bir lider. Korkmayan bir lider. Haksızlıklara göz yummayan ve bunu dile getiren bir lider. Ve ülkesini şaha kaldıran bir lider. Türk milleti gerçek liderini bulduğu an arkasına bakmadan bir ok gibi gözü karalılıkla ileri atılıp şehadeti bayram addeden bir millettir.

Günümüzde haber kaynaklarının ekserisinin fasıkların elinde olduğunu unutmayalım. Bununla ilgili ayet gayet açık ve nettir. “Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, fasık (yoldan çıkmışın) biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” Müslümanım diyen herkesi namaz kılmak kadar bağlayan bir emirdir bu.

Hira Dağı’nın biz çocukları, Olimpus Dağı’nın çocuklarına galebe gelecektir.

Üstat Necip Fazıl’ın ifadesiyle “Çatla Bizans ve Roma, Çatla Sodom ve Gomore…”

ÇEKÜD bir fidan diker ama biz onu bir orman olarak görürüz.

Mustafa SALİM

01 Ağustos 2025, ANKARA

   

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Mesut Hoca
Yorumunuz onay bekliyor ...