MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

EĞİTİMİN FATİHİ, AŞKIN BİR OKUL MÜDÜRÜ

21 Temmuz 2025 Pazartesi 02:11

Hafta sonu sınav için görevli olduğumuz okula gitmiş, imzamızı atmış, sınavın işleyişi ile ilgili bilgilendirmenin yapılacağı toplantı için tam yerimizi almışken samimi bir arkadaşımızın bu okulun müdürü olduğunu görünce de okulun uzaklığından çektiğimiz çile ve havanın sıcaklığının verdiği bunalım yerini rahata ve huzura bırakmıştı. Görevli olduğumuz bu okul, Çankaya’nın tepelerinde bulunan hatırı sayılır proje bir Anadolu lisesiydi. Müdürünü görünce sevinmemin sebebi böyle kaliteli bir okulun duyarlı birinin idaresinde oluşuydu. Gittiği yere Fatih olup sular gibi aşkın bir kişilikti okul müdürümüz.

İki oturum arası verdiğimiz molada odasına geçtik kardeşimizin. Sıcak yaz gününde odasında içtiğimiz sımsıcak çayın verdiği serinlikte memleketin eğitim meselelerine değinivermiştik. Az vakitte birçok konu dile gelivermişti. Odasında bir başka okulun yine duyarlı bir müdürü ile bakanlık merkezde beraber çalıştığımız Edebiyat öğretmeni ile bir İngilizce dersi öğretmeni de vardı.

Eğitim sorunlarını konu alan hususları sahada bu işin yükünü omuzlayan ve çilesini çeken eğitimcilerden dinlemek her zaman bana haz vermiştir. Çünkü onlar masa başında alınan kararların sahadaki uygulayıcısıdırlar. Eğitim modelinin bünyeye uygun olup olmadığını en iyisini onlar bilir. Artı ve eksiler onların masalarının üstündedir her zaman. Çıkmazları da onlar bilir, iyi olanı da…

Misafir koltuklarının arasında yer alan sehpanın üzerindeki okulun bültenleri dikkatimi çekti. Sohbeti dinlerken bültenlere göz atmayı da ihmal etmiyordum. Bu yılın mezun öğrenci albümünün şık ve zarif baskısı da bir hayli dikkat çekiciydi. Okul müdürünün gayretinin birer nişanesiydi aslında o an gördüklerim.

Yeni açılan Milli Eğitim Akademisi Başkanlığı konuşmamızın ilk sırasını alan konu oldu elbette. Bilinçli ve duyarlı bir idareci olmasının yanında eğitimin her konusuyla ilgili olduğu konuşmasının her cümlesinden anlaşılıyordu. Sendikayla (Eğitim Bir Sendikası) olan bağlantısı sadece konulara değinmekle bırakmıyordu kendisini aynı zamanda çözüm yollarını sunmasını da salık kılıyordu. Bakanlığın farklı biriminde olduğum için de sorduğu can alıcı soruları boyumu aştığından sadece not almakla yetiniyordum. Milli Eğitim Akademisi Başkanlığında görevli personelin bu müdürümüzle bir teşehhüt miktarı da olsa sohbet etmelerinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

Öğretmenlerin yetkinliği, okulların durumu, özellikle de proje okullarında uygulanması gereken hususlarda aydınlatıcı birçok fikir serdettiler. Öğretmenlerin özlük haklarını dahi çözümleyici fikirlerle bir bir anlatıyordu o anki dost sohbetimizde.

 Kaliteli okulların ihmal edilmesindeki sorunları dile getirirken ki anlatımında zaman zaman içine çektiği derin nefesler, bu konuda bir hayli kafa yorduğunu gösteriyordu. Kendisi kaliteli bir okulun müdürüydü. Ve örnekleri kendi okulundan veriyordu. Duyarlı ve duyarsız öğretmen profilinden bahsederken bu hususun ihmal edilmemesinin önemini vurguluyordu. Duyarsız eğitimcilerin elinde yetişen öğrencilerin akademik başarılarının sekteye uğramasının yanında ahlaken de gerilediklerini örneklendirerek dile getiriyordu. Duyarsız öğretmenlerin özellikle de ahlaki yönlerinin çok zayıf olması öğrencileri olumsuz etkilediğini durmaksızın anlatıyordu. Maarif Modeli diye maruf yeni eğitim sistemimize kasten karşı çıkışların yine bu duyarsız öğretmenler tarafından yapılmasıyla hem öğrenci hem de velilerin yanlış algılarına neden olduğunun da altını çiziyordu. Bu tür öğretmenlerin bir yerde çoğunlukta olması bir bakıma çalıştıkları eğitim kurumunu çalışamaz hale getirerek ortamın gerilmesine ve huzurlu ortamın yerini kargaşaya ve strese soktuğunu üzülerek ifade ediyordu. Devletin bu hususa özellikle eğilmesini talep ediyordu.

Diyanet İşleri Başkanlığıyla işbirliği halinde giriştikleri projelerden de bahsediyordu. Kendisini dinlerken aslında her meslekte böyle gayretli insanların olması gerektiğini düşünüyordum. Gayretli bir müdür, gayretli bir öğretmen, gayretli bir müftü ve imam, gayretli bir il yada ilçe milli eğitim müdürü ve kaymakam, gayretli bir doktor ve savcı. Gayretli bir komiser ve karakol komutanı… Örnekler çoğalır gider. Bu gayretli insanların çalıştıkları kurumları milletin nasıl da istifadesine sundukları malumumuzdur.

Daha önce gayretli bir imam efendiden bahsetmiştim. Mahallemizin imamı. Cami cemaati bir yana mahallenin gençleriyle nasıl ilgilendiğini, gençleri nasıl camiye alıştırdığını, onları nasıl bilinçlendirdiğine kendi çocuklarım üzerinden şahit olmuştum. Bir eğitimci olarak çocuklarıma veremediğimi mahallemizin Celal hocası fazlasıyla veriyordu. Her mesleğin gayretli çalışanı bulunduğu yeri hep ihya eden olmuştur.

Sular gibi aşkın eğitimin fatihi müdürümüz de okulunda böyle gayretli biriydi. Öğrenci, veli ve öğretmenler üzerinde her biriyle ayrı ayrı ilgilenerek sorunları kökünden çözmeye kendini adamış bir okul müdürüydü. Sahayı teneffüs eden gayretkeş biriydi.

Dünyanın birçok ülkesinden bize uyarlanacak eğitim biçimi üzerine yaptığı yorumlar dinlemeye değerdi. Bakan yardımcılığından tutunda müsteşarlık uygulamasına varıncaya kadar eğitimin üst düzey yönetim biçimini ilgilendiren mevzular dahi masaya yatırılmıştı o kısa sohbetimiz esnasında.

İdarecilik yaptığı okullarda ideolojik davranan öğretmenlere yaptıkları yanlışlıkları uygun bir dille ifade ederken nasıl olumlu sonuçlar elde ettiğini gururla anlatıyordu. Tam burada Yunus Emre’nin şu dizeleri geçti gözümün önünde: “Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için/Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.” Sohbet halkasında ki edebiyat öğretmenimiz, müdürümüzün güzel davranışını destekler mahiyette öğrencilere yaklaşımında izlediği, kırıcı olmayan davranışından örnekler vererek konunun daha da anlaşılmasının önünü açıyordu.

Büyük şehirlerde öğretmenlik yapmanın zorluklarıyla kırsal kesimlerde öğretmenlik yapmanın mahrumiyetlerinden bahisle açılan konu aslında bir eleştirmenin de ötesinde bulunacak bir çözüm yoluyla öğretmenin nasıl gayrete geleceği, eğitime yapacağı katkı ve özverili oluşuna nasıl katkı sağlayacağı da o an masaya yatırılmıştı. Derse giren öğretmenin geçim gailesi içinde olmaması kaliteli bir eğitim için gerekliydi. Öğretmenin ilgilendiği kesim geleceğimizin teminatı ise öğretmenlik alanlarına ehemmiyet verilmeliydi. Üniversite sınavlarında en yüksek puanla alımların öğretmenlik bölümleri için olmasının gerekliliği de dile gelmişti. Doktoru eğiten de öğretmendi, mühendisi eğiten de. Hakimi ve savcıyı eğiten de öğretmendi kaymakamı eğiten de. Hangi insanın hayatı öğretmensiz olur ki? Madem insanın yetişmesinin temelinde öğretmen vardır, o halde en başarılılar öğretmen olmalıydı. Madem meslekler ücretlerle ilintili oluyor, o zaman öğretmenlerin maaşları iyileştirilmeliydi. Yoksa velinin okula gelerek öğretmene sarfettiği “çocuğumun okumasını istiyorum, hiçbir şey olmazsa da bari sizin gibi bir öğretmen olur” yollu istihaza yaklaşımını engelleyemeyiz. Öğretmenin bu anlamda onurunun korunması gerekir ki bu da devletin en başat politikası olmalıdır.

Milli ve manevi değerlerle techiz (donatmak, hazır hale getirmek) edilmeyen bir nesil yok olmaya mahkumdur. Bunun yolu da duyarlı öğretmenden geçer. Özellikle kaliteli okullara gönderilecek öğretmenlere bu anlamda dikkat edilmesi gerekir.

Dolu dolu bir sohbetin ancak bu kadar özetini yapabildim. Sahada bu işin yükünü omuzlayan idareci ve öğretmenlerimize kulak vermemiz gerektiğine kanaat getirdim.

Sular gibi aşkın, cehaletin kapsını ilme açan fatih  ruhlu hem müdürlere hem de öğretmenlere ihtiyacımız var.

Mustafa SALİM

21 Temmuz 2025, Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Mesut Hoca
Elinize yüreğinize sağlık değerli hocam. Eğitim öğretim işlerine dair güzel bir yazı olmuş.
Çetin Tütüncü
Tatlı üslup ve her konuyu az çok irdeleyen yazınızı beğendim Mustafa Hocam...